Çocuk Cinayetleri, Sebepleri ve Devletin Rolü

Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin yargılama süreci başlamışken farklı çocuk cinayeti haberleri de gelmeye devam ediyor. Bu cinayetlere kimi zaman cinsel istismar suçları da eklenerek sorunun daha da derinleştiğini gözlemliyoruz.

Fatmagül Aydemir

Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin yargılama süreci başlamışken farklı çocuk cinayeti haberleri de gelmeye devam ediyor. Bu cinayetlere kimi zaman cinsel istismar suçları da eklenerek sorunun daha da derinleştiğini gözlemliyoruz. İstanbul Şişli’de ölü bulunan altı yaşındaki Şirin Elmas Hanilçi ve Tekirdağ’da ölen iki yaşındaki Sıla bebek de yakın zamanda ölümü medyada görünür olan çocuklar arasında. Bu ölümler bize, topluma ve devlete dair ne söylemektedir?

Bu tür çocuklara karşı işlenen suçlar ve toplumda bunların yaygınlaşması devletin şiddeti önleme sorumluluğu, güvenlik ve çocuk hakları, sosyal hizmetlerin etkinliği, toplumun ahlaki yapısı ve sosyoekonomik düzeyi gibi bir dizi analizi gerektirir.

Devletin Rolü, Çocuk Hakları ve Sosyal Hizmetler

Devletin önleme sorumluluğu, çocuk hakları ve devlet hizmeti olarak sosyal hizmetlerin etkinliğinden bahsetmek gerekir. Çocukların korunması günümüzün modern devletlerinin en temel yükümlülüklerinden biridir ve çocuk hakları konusu yirminciyüzyılın sonlarından itibaren uluslararası düzeyde kabul görmüş bir insan hakları meselesi haline gelmiştir. 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, devletlerin çocukları fiziksel, zihinsel ve cinsel istismardan koruma görevini açıkça belirlemiştir. Bu sözleşme, çocukları şiddet, sömürü ve kötü muameleden korumak amacıyla devletin sosyal hizmetleri güçlendirme, ihmal veya istismarı önleme gibi sorumluluklarını kapsar. Devletin çocukları koruma yükümlülüğü, şiddeti önleyici adımlar atmayı da içerir. Çocuk cinayetlerinde önleyici olarak sosyal sosyal hizmetlerin etkin bir şekilde sunulması, risk altında olan çocukların belirlenmesi ve ailelerin desteklenmesi gibi tedbirler kritik öneme sahiptir. Ancak birçok devlet, özellikle düşük bütçeler veya yetersiz altyapı nedeniyle bu hizmetleri sağlamakta zorluk yaşar. Etkin bir çocuk koruma politikası, devletin yasal düzenlemeleri, sosyal hizmet kapasitesini ve toplumun eğitim düzeyini içerir.

Türkiye’de benzer birçok eksiklik mevcuttur. Ayrıca Türkiye, uluslararası çocuk hakları çerçevesinde önemli bir sözleşme olan Çocuk Haklarının ve Refahının Korunmasına Dair Afrika Şartı’na taraf değildir. Ayrıca, çocuk haklarını ilgilendiren diğer bazı uluslararası belgelerde de taraf olma sürecini henüz tamamlamamıştır. Çocukların ve kadınların haklarını ilgilendiren diğer bir önemli belge ise, İstanbul Sözleşmesi olarak bildiğimiz Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. Türkiye, 2011 yılında bu sözleşmeye ilk imza atan ve onaylayan ülke olmasına rağmen, 2021 yılında sözleşmeden resmi olarak çekildiğini duyurmuştur. Öte yandan Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf olsa da bu sözleşmenin bazı maddelerine koyduğu çekinceler nedeniyle tam bir uyum göstermemektedir. Örneğin, Türkiye sözleşmenin 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koymuştur. Bu maddeler, azınlık çocuklarının kendi kültürlerini, dillerini ve dinlerini yaşatma haklarına dair hükümler içermektedir. Özetle, Türkiye’nin bazı uluslararası çocuk ve insan hakları sözleşmelerine çekince koyması veya taraf olmaması, bu alanlarda tam uyum sağlamasına engel teşkil etmektedir.

Toplumsal şiddet, bireyler arası şiddet, aile içi şiddet ve çocuklara yönelik şiddet gibi farklı formlarda ortaya çıkar. Çocuk cinayetlerinin birçok nedeni olmakla birlikte, sosyoekonomik faktörlerin bu tür şiddet olaylarını artırdığı bilinmektedir. Yoksulluk, sosyal dışlanma, işsizlik gibi sosyoekonomik durumlar, bireyler arasında stres seviyesini artırır ve toplumsal bağları zayıflatarak şiddet riskini yükseltir. Örneğin, düşük gelirli bölgelerde, sosyal hizmetlerin kısıtlı olması ve ekonomik sorunların varlığı, çocukların şiddete maruz kalma riskini artırabilir. Geçtiğimiz ağustos ayında İzmir’de bir babanın üç kızına köfte-ekmek yedirdikten sonra öldürüp peşi sıra intihar etmesinin arkasında bir iş kazasında görme kaybı yaşamasıyla birlikte işsiz kalması ve buna bağlı bir psikolojik buhran hikayesi çıkmıştır. Toplumdaki eşitsizlikler ve çözümsüzlük hissi de sosyoekonomik baskılarla ilişkili olarak şiddeti tetikler. Wilkinson ve Pickett gibi araştırmacılar, daha eşit toplumların daha düşük suç oranlarına sahip olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu durum, yoksulluğun çocuklara yönelik şiddeti nasıl artırabileceğini ve devletlerin bu bağlamda çocuk koruma politikalarını nasıl yapılandırması gerektiğini gösterir.

Suçun Politik Yapısı ve Ceza Adaleti

Siyaset bilimi literatürü, suçun toplumsal ve politik bir yapıdan bağımsız düşünülemeyeceğini öne sürer. Ceza adaleti sistemi, devletin meşruiyetini ve toplumda güveni sağlamak adına büyük öneme sahiptir. Çocuk cinayetleri gibi ağır suçlarda toplum, adaletin sağlanmasını talep eder; bu da yasaların caydırıcılığının artırılması ve ceza adalet sisteminin etkin bir şekilde işlemesi gerekliliğini doğurur.

Ceza adaleti sisteminde çocuklara yönelik suçların ağır cezalarla karşılık bulması, devletin çocukları koruma iradesini gösterir. David Garland’ın “kontrol kültürü” kavramında belirttiği gibi, modern toplumlarda ceza adaleti, toplumsal normları güçlendiren ve suçun toplumda oluşturduğu etkileri hafifleten bir yapıdır. Ancak, ceza adalet sistemi ne kadar etkili olursa olsun, çocuk cinayetleri gibi suçların önlenmesinde tek başına yeterli değildir. Sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi, erken müdahale programları ve aile destek programları, bu tür suçların önlenmesinde kritik rol oynar.

Sonuç olarak, siyaset bilimi çerçevesinde çocuk cinayetleri, devletin çocuk koruma sorumluluğu, toplumsal eşitsizliklerin önlenmesi, adalet sistemi ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi eksenlerinde analiz edilir. Çocuk cinayetlerinin önlenmesinde etkili politikalar, devletin sosyal hizmetleri iyileştirme, yoksullukla mücadele ve aile içi şiddeti önleme yükümlülüğünü içerir. Bu konudaki araştırmalar, çocukların korunması için adalet sisteminin sertliğinden ziyade, sosyal ve ekonomik yapının güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arş. Gör. Fatmagül AYDEMİR

Lisans: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yüksek Lisans: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (devam ediyor)

Araştırma Konuları : Çağdaş Siyaset Kuramları, Siyasal Düşünceler Tarihi, Sosyal Hareketler, Özelleştirme, Toplumsal Cinsiyet.

Latest videos