Bireysel Vakaların Ötesinde: Türkiye’de Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddeti Yapısal Bir Sorun Olarak Ele Almanın Gerekliliği

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen 1993 tarihli “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge”’de, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet (TCDŞ), toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve cinsiyetler arasındaki güç dengesizliklerinin bir yansıması  olarak tanımlanmıştır.

Asuman Özgür Keysan

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen 1993 tarihli “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge”’de, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet (TCDŞ), toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve cinsiyetler arasındaki güç dengesizliklerinin bir yansıması  olarak tanımlanmıştır. TCDŞ, aile içi şiddet ve cinsel şiddetten cinsel tacize, transfobik/homofobik ifadelere ve sosyal medya platformlarında cinsiyetçiliğin ve cinsel nesneleştirmenin normalleştirilmesine kadar bir dizi davranış ve tutumu içerir. TCDŞ’nin nasıl kavramsallaştırıldığı, sorunun tanımını farklılaştırmasının yanı sıra yardım arayışını mümkün kılıp kılmadığını da belirlediği için önemlidir.

Şiddetin kavramsallaştırılmasında en temelde iki farklı yaklaşım ayırt edilebilir: Bir yanda kadına yönelik şiddet vakalarına yalnızca bireysel mağdurlar ve failleri merkeze alan dar bir çerçevede cinsel saldırı olarak yaklaşmak (olay/birey temelli yaklaşım), diğer yanda zararlar bütününü kabul eden, eylemleri ve tutumları besleyen kültürel yapıların sorgulandığı, toplumsal cinsiyet ve cinsellik temelinde dezavantaj ve eşitsizliklerin tanındığı daha geniş bir çerçevede ele almak (Anitha & Lewis, 2018)? Ben TCDŞ ile mücadelenin sağlanabilmesi için iki yaklaşımın da etkileşim içinde olduğu bütüncül bir bakış açısına sahip olunması gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye, kadına yönelik şiddetle mücadelede güçlü bir çerçeve oluşturan önemli hukuki kazanımlar elde etmiş bir ülke. 1985 yılında imzalanan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve 1992 tarihli CEDAW’ın 19 Numaralı Genel Tavsiye Kararı, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti ayrımcılık olarak tanımlayarak Türkiye’nin kadın haklarını koruma sorumluluğunu vurgulamaktadır. 2011 yılında imzalanıp 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ise, şiddeti önlemek, mağdurları korumak ve failleri yargılamak için kapsamlı politikalar oluşturulmasını gerekli kılan bir sözleşme. Ek olarak, 2012 tarihli 6284 sayılı kanun, İstanbul Sözleşmesi’yle uyumlu olarak, kadınları ve LGBTQI+ bireyleri korumayı amaçlamakta ve şiddetin önlenmesini devletin sorumluluğu haline getirir..

Ülkemizde toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeye yönelik çabada en önemli sorun yasal düzenlemeler mevcut olsa dabu düzenlemelerin yeterli düzeyde uygulanmaması ve/veya yürürlükten kaldırılması. Temmuz 2021 itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, şiddetle mücadele sürecinin hukuksal dayanaklarından birini ortadan kaldırarak bu alandaki mücadeleyi zorlaştırdı.. İstatistiksel veriler de bu durumu özetler nitelikte olup güncel veriler üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, Türkiye’nin sözleşmeden ayrıldığı 2021 yılında 280 kadın cinayeti gerçekleşmişken, 2023 yılında kadın cinayetlerinin yaklaşık %12.5 artış göstererek 315’e ulaştığı görülüyor (Kadın cinayetlerini durduracağız platformu, 2024).

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından hükümetin, kadın cinayetlerini yapısal bir toplumsal sorun olmaktan çok uzağa taşıyarak, bireysel suçluyu caydırma meselesi olarak çerçevelendirmeye doğru bir yön değiştirdiğini söyleyebiliriz. Hükümetin söylemi, vurguyu şiddetin temelinde yatan yapısal etmenler, topluma içkin olarak kadın ve erkeğe yüklenen roller, sorumluluklar ve değerler gibi faktörler yerine, şiddetin bireysel düzeydeki nedenlerine kaydırmakta. Dolayısıyla bireysel düzeyde caydırıcılıklara, örneğin daha sıkı hukuki cezalara yönelineleceğinin işaretleri verilmekte Kadın cinayetleri için daha ağır cezalar önerilmekte, kadına yönelik şiddet vakalarını izlemek için Adalet Bakanlığı’nın altında özel birimlerin kurulacağı duyurulmakta (BBCnews, 2024), dahası, hükümet son dönemde artan kadın cinayetlerinin nedenleri olarak  gençlerin alkol ve uyuşturucu olmak üzere sahip oldukları kötü alışkanlıklar ve dijital medyanın olumsuz etkilerinden söz etmektedir (Euronews, 2024).

Türkiye’nin toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede karşılaştığı zorluklar, yalnızca ülkeye özgü olmayıp, küresel ölçekte yükselen neoliberal, bireyci ve popülist siyasetin etkisini de yansıtmaktadır. Bu dinamikler, şiddetin kültürel ve yapısal kökenlerini göz ardı ederek toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştiren toplumsal cinsiyet karşıtı hareketleri de güçlendirmektedir. Feminist teori, Molyneux’un (1985) belirttiği gibi yalnızca bireylerin güvenlik ve korunma gibi acil ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda patriarka ve cinsiyetçilikten kaynaklanan yapısal eşitsizliklere de odaklanmanın önemine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, bireysel ve kültürel/kurumsal yaklaşımları bütüncül bir çerçevede birleştiren bir bakış açısına sahip olunması, hem Türkiye’de hem de dünyada yükselen toplumsal cinsiyet temelli şiddetin dinamiklerini anlamak, ele almak ve çözüm üretmek için elzemdir.

Asuman Özgür Keysan

Referanslar

Anitha, S., & Lewis, R. (2018). “Gender-based violence in university communities: Policy, prevention, and educational initiatives”, içinde The Palgrave Handbook of Gender and Sexuality in Higher Education (ss. 1-16). London: Palgrave Macmillan.

BBC Türkçe. (2024). Kadın cinayetleriyle ilgili hükümetin söylemi ve önlemler. Erişim adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/cy431y929vxo (Erişim Tarihi: 9 Kasım 2024).

BM. (1993). Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge. Erişim adresi: https://www.un.org/womenwatch/daw/vaw/ (Erişim Tarihi: 9 Kasım 2024).

DeKeseredy, W. S., & Schwartz, M. D. (2011). “Theoretical and definitional issues in violence against women”, Sourcebook on violence against women, 2, 3-22.

Euronews. (2024). Erdoğan’dan kadın cinayetlerine tepki: Gençlerimizi popüler kültürün insafına terk ettik. Erişim adresi: https://tr.euronews.com/2024/10/08/erdogandan-kadin-cinayetlerine-tepki-genclerimizi-modern-populer-kulturun-insafina-terk-ed (Erişim Tarihi: 9 Kasım 2024).

Kadın cinayetlerini durduracağız platformu. (2024). Veriler, https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/veriler

Molyneux, M. (1985). “Mobilization without Emancipation? Women’s Interests, the State, and Revolution in Nicaragua”, Feminist Studies, 11(2), 227-254.

Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Doç. Dr. Asuman ÖZGÜR KEYSAN

Lisans, Yüksek Lisans: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yüksek Lisans: University of Strathclyde Doktora: University of Strathclyde

Araştırma Konuları : Göç ve Mülteci Çalışmaları, Sivil Toplum Teorileri ve Toplumsal Hareketler, Türkiye Siyaseti, Toplumsal Cinsiyet ve Siyaset, Nitel Araştırma Yöntemleri.

Latest videos