12 Haziran Seçimleri Sonrasında Nasıl Bir Türkiye ?
01.04.2011

İşletme Fakültesi tarafından düzenlenen 12 Haziran Seçimleri Sonrasında Nasıl Bir Türkiye? Konulu Panel Fakülte Dekanı Prof. Dr. Halil İbrahim Ülker Başkanlığında gerçekleştirildi.

Korkut Boratav, Bilsay Kuruç, Hasan Ünal ve Galip Yalman’ın konuşmacı olarak katıldıkları panelde Prof. Dr. Halil İbrahim Ülker, tarihin hızladığını, siyasal kültürel ve ekonomik dönüşümler olduğunu, Hükümetin ve dış dinamiklerinde etkisiyle  12 Haziran seçimlerinin bir dönüm noktası olarak değişim beklentisinde olduklarını söyleyerek ilk konuşmacı Korkut Boratav’a sözü verdi.

İktisatçı kimliği ile süreci değerlendiren Boratav, Türkiye Ekonomisinin son 10 yıllık geçmişine bakarak günümüze yansımaları ele aldı, 1998 – 2009 yılları arasında ki büyüme bilançosu ve bu dönemlerde yaşanan iniş ve çıkışları belirleyen aşamalardan bahsederek konuşmasına başladı.

11 yıllık bilançoda toplam %3 lük küçük bir büyüme olduğunu ve Milli Gelirin %20 lerinde seyreden ve düşme eğiliminde olan bir sermaye birikiminin gözlemlendiğini söyleyen Boratav, tasarrufların milli gelirin özel ve kamu harcamalarına ayrılan bölümünün artmakta olduğunu bunun da yarının yatırımını riske atarak dışa bağımlılığa neden olacağını vurguladı.

Türkiye ekonomisinin yaşadığı diğer bir sorunun cari açık olduğunu, ekonominin bu açığın finansmanını sağlamak için yüksek tempolu dış borçlanma içine girdiğini ve cari açığın kronikleştiğini söyleyen Boratav bu durumun Türkiyeyi göreli bir durağanlığa mahkum ettiğine, Türkiye’nin istihdamsız bir büyüme ile karşı karşıya olduğununa dikkati çekti.

Bilsay Kuruç ise konuşmasına 20. yüzyıl kapitalist sisteminin özellikleri ve aktörlerini tanımlayarak başladı ve orta sınıfın kişiliğini sermaye sınıfının alanına müdahale ettikleri takdirde kazanabileceğini söyleyerek sermaye sınıfına müdahale edemeyen orta sınıfın iddasız işlerle uğraştığını kendine yeni bir demokrasi tanımı aradığını vurguladı.

Cumhuriyetin bir orta sınıf oluşturma projesi olduğunu iddia eden Kuruç “Türkiye’nin kuruluşu bir köylüler ülkesindedir, Cumhuriyetin kuruluş amacı bu köylüyü önce çiftçi yaparak onu sanayileşmeye yöneltmekti, ekonominin sermaye sınıfına bırakılamayacak kadar önemli olduğunu düşünülerek Devletçi bir politika benimsedi” diyerek  yeni bir ülkenin kuruluşunda sanayi kolonu olmaz ise çağa uygun iş gücünün yetişmeyeceğini vurguladı.

Bilsay Kuruç, “1980 den itibaren çalışan sınıf sindirildi orta sınıf sınırlandırıldı. Türkiye ekonomisini dünya sermayesi yönlendirecek denildi. Bu gün gelinen nokta Türkiye’nin dünya sanayisi içinde standart ve katma değeri artmayan mallar üreten, payı hiç artmayan, bunu da ithalat yapmadan üretemeyen bir konumdadır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Galip Yalman, burjivazinin kendi açısından sınıf savaşı vererek 1980 li yıllara geldiğini bu tarihin de bir dönüm noktası olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. 1980 yıllar boyunca farklı bir temelde siyaset yapmanın mümkün olmadığını ve Türkiye’nin temel hedefinin dünya ekonomisine dahil olmak isteyen bir politika olduğu söyledi.

82 Anayasını hazırlayanların öngöremediği şekilde etnik ve dini farklılaşmalar üzerinden belirlendiği bir Türkiye Gündemi içerisinde olduğumuzu söyleyen Galip Yalman Neo liberal dönüşüm sürecine sadakati tam olan Hükümetin piyasa ağırlıklı, anti devletçi bir söylem içerisinde olduğunu ve Cumhuriyet politikasının yeniden yapılanmasının son 10 yılda belirginleştiğini iddia etti.

Galip Yalman’ın ardından Hasan Ünal konuyu bir sosyal bilimci olarak ele aldı 12 Haziran seçimlerinden sonra çok uluslu bir ortaklık yapısına doğru evrimleşecek mi devrimleşecek miyiz? diyerek başladığı konuşmasına,  toptan bir Anayasa değişikliği talebinin olduğunu Tüsiad’ında bunu desteklediğini söyledi.

Çok uluslu ortaklık yapısına döndürülme çabasının son 9 yılda içinden çıkılmaz bir süreç içerisinde olduğunu, mevcut hükümetin ulusal bir politika yönünde adım atması gerektiğini söyleyen Ünal, eleştirel yaklaşımda bulunanların susturulmasına yönelik baskı ve korkutma çalışmaların olduğunu söyleyerek Türkiye’nin Milli davalarını yok etme devleti dönüştürme çabaları olduğunu 12 Haziran seçimlerinden sonra da bunların ne kadarının gerçekleştirileceğinin görüleceğini söyleyerek konuşmasını tamamladı.