Türkiye’nin Batı Serüveni
18.05.2010

Atılım Üniversitesi Kültür Ve Bilim Platformu tarafından düzenlenen konferansta konuşan MHP Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, 21. Yüzyılda Türkiye’ nin Batı ile İlişkilerinin ve Türkiye’nin Batı serüveninin analizini yaptı.

14 Mayıs 2010 Cuma günü Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Seyhan Cengiz Turhan Konferans Salonu’nda gerçekleşen konferasta, gençliğin Türkiye ile ilgili meselelere ilgi duymasına sevindiğini ifade eden Türkeş, 73 milyonluk nüfusun %35’inin gençlerden oluşmasının önemine dikkat çekerek siyaset bilimiyle uğraşmak isteyen gençlere, sadece düzgün konuşmanın yeterli olmayacağını; tarih, coğrafya ve farklı inanç dünyalarını da bilerek siyasetin doğru yapılacağını hatırlattı.

“Dünyayı bir dikdörtgen olarak algılamak yanlıştır”

Tuğrul Türkeş, çalışarak bilgiye, refah seviyesine ulaşılabileceğinin önemine değinerek Montesquieu’nun 18.yy’ın başlarında İran’ı terk edip batıya göç etmekte olan bir prensin yazdıklarını anlattığı İran Mektupları kitabında anlatılan Osmanlı’nın Avrupa’ya bakışını ve kitapta Osmanlı’nın 2 yüzyıl öncesinden batıya bakış açısının aynen devam etmesi durumunda çöküş sürecinin öngörüldüğünü örnek olarak anlattığı konuşmasında : “Türkiye’nin batısı Avrupa' dır, ilkokuldan bu yana bizlere İngiliz siyasi atlası öğretilmektedir, oysa ki dünya bir küredir, örneğin Amerika’nın doğu-batı kavramında doğusunda Avrupa batısında Asya vardır. Dünyaya bir dikdörtgen olarak bakmak yanlıştır. Artık batı kavramı değişmektedir. M.Ö. 323’te Türk kökenli insanların kurduğu devletler Çin’in kuzeyindeydi, o çağın gereksinimleri göz önüne alındığında Türk devletinin mecazi olarak batısı Pekin’di. Hedef zenginliğe, bilgiye ulaşmaktı. Türkler' in zaman içerisinde Anadolu’ya kadar gelmeleri de aynı sebeplerledir. Savaşlar olurken, Osmanlı döneminde batıya yönelme arzusu ticaret gibi yeni ilişkilere de olanak sağlamıştır, rönesans ve sonrası hareketlerde hedef Viyana olmuştur. 21. yüzyılda ise Avrupa, AB ve ABD akla gelmektedir. İnsanın tekamül etmesiyle, ekonomik ilişkilerin gelişmesiyle evrensel hukuk ortaya çıktı, “en az hatalı” yönetim biçimi olarak tecrübe edilen demokrasi ülkelerin gerekliliği haline geldi ve ifade özgürlüğü önem kazandı. Bütün ülkeler ifade özgürlüğünü, demokrasiyi ve evrensel hukuku temin etmelidir. Batı Türkiye’ye bu anlamda gereklidir. Türkiye, AB’yi bunlar için istemelidir.” dedi.

21.yy’ın gerektirdiği batı kavramının değiştiğine dikkat çeken Türkeş, batı bir süreçtir, batıyla ne için beraber olunmak istendiğine ve aynı batı olup olmadığına bakmak gerekir, bilginin serbest dolaşımı ile batı coğrafi konumundan çıkarak “sanal” bir batı haline geldi, batı artık bilgi çağı oldu dedi. Yeni batının ne olduğunu sorgulamak gerekir, örneğin yaş ortalaması 43 olan Almanya artık “batı” değildir, 21. yy’da Türkiye’nin batı konsepti değişmelidir diyen Türkeş, hedef çağdaş medeniyet seviyesine gelmek ya da onun bir parçası olmak değil, çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmaktır dedi.