iran in nukleer programi ve turkiyenin guvenligine etkileri
31.10.2009
İran’ın Nükleer Programı Ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri
Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Mustafa Kibaroğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye’nin Güvenliği’ne Etkileri” konulu konferans 15 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirildi.
İran’ın coğrafi, sosyolojik ve iktisadi yapısı konusunda bilgi veren Kibaroğlu, İran’ın nükleer programının tarihine değindi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD tarafından ortaya atılan Eisenhower doktrini kapsamında ABD’nin İran’da nükleer teknolojiye dayalı altyapıyı desteklediğini, 1972 yılında yayınlanan Nixon Doktrini ile ABD’nin İran’a kapsamlı nükleer tesisler kurmayı öngördüğünü ifade eden Doç. Dr. Mustafa Kibaroğlu, ABD’nin İran’ın nükleer programına destek politikasının, 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi ile birlikte sona erdiği vurguladı. İran’ın 1980’lerde Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği gibi ülkelerden nükleer çalışmalarına destek aramasına karşın beklediği yanıtları alamadığını ifade etti. Kibaroğlu, İran’ın nükleer programı ile ilgili olarak yaşanan krizin, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) taraf olmasına rağmen, İran’ın İsfihan yakınlarındaki Natanz’da uranyum zenginleştirme tesislerini ve Arak’taki ağır su tesisini uzun yıllar Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na gerekli bildirimleri yapmadan inşa etmiş olmasından kaynaklandığını ve Haziran 2005’te Ahmedinecad’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından İran’ın Batılı ülkelerle olan ilişkilerinin daha da gerildiğini belirtti.
Kibaroğlu, İran nükleer programının Türkiye’nin güvenliği açısından etkilerini de değerlendirerek, Türkiye ile İran arasındaki dengelerin, İran’ın nükleer silah sahibi olması halinde İran lehine bozulabileceğini ve bu durumun Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini olumsuz yönde etkileyebileceğini vurguladı.