"Müzakere Sürecinde Kıbrıs: Sorunlar Ve Çözüm Önerileri" Konulu Panel
26.10.2009
Atılım Üniversitesi tarafından düzenlenen “Kıbrıs: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” konulu panel 21 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirildi. Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Bahar Hurmi’nin oturum başkanlığını yaptığı panele Prof. Dr. Füsun Arsava, Doç. Dr. Ulvi Keser ve Uzman Sema Sezer konuşmacı olarak katıldı.
Panelde, ilk konuşmayı yapan Prof. Dr. Füsun Arsava, 14 Ekim 2009 tarihinde Avrupa Birliği tarafından yayınlanan İlerleme Raporu’na vurgu yaparak, protokolde Kıbrıs’la ilgili yapılan tespitlere değindi. Raporda, Türkiye’nin Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki yaklaşımı değerlendiren Prof. Dr. Füsun Arsava, Ek Protokol’ün tarihi ve içeriği konusunda bilgiler verdi. Ek Protokol çerçevesinde Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaya zorlandığını belirten Arsava, bu noktada, AB’nin Türkiye’den, Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerini normalleştirmesini, çözüm sağlanması adına somut adımların atılıp, uygun ortamın yaratılmasını beklediğini ifade etti. Arsava, bu yaklaşımı topun sadece Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin üzerine atılması olarak yorumlayarak, oysa bu noktada Kıbrıslı Rumların herhangi bir çaba sarf etmedikleri, aksine çözüm adına ortaya atılan Annan Planı gibi projeleri de sabote ettiklerini belirtti. Kıbrıs sorunun Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusu yaptığı 1987’den bu yana önüne yavaş yavaş bir kriter olarak sunulduğunu belirten Arsava, Kıbrıs’ın Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde baskı ve bahane aracı olarak kullanıldığını ifade etti.
Doç. Dr. Ulvi Keser, Kıbrıs konusunda Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye çifte standart uygulandığını belirterek, Kıbrıs konusunda faaliyet gösteren tüm uluslararası kurum ve kuruluşların Türkler aleyhine çalıştığını vurguladı. Bu konuda özellikle Birleşmiş Milletler’in politikalarına dikkati çeken Keser, BM tarafından hazırlanan Annan Planı’nın dahi Rumların çıkarlarını korumak adına hazırlandığını ifade etti. Bu noktada, BM bünyesi altında Kıbrıs’ta 1964’ten bu yana dünyanın her yerinden gelen askerlerin bulunduğunu, bu yapıda sadece Türk askerine yer verilmediğine değinen Doç. Dr. Ulvi Keser, Yunanların benimsediği Megali İdea projesinin çok kapsamlı olduğunu vurgulayarak, nihai hedefin Kıbrıs Adası’nın “Büyük Yunanistan” a katılması olduğunu ifade etti. Keser, bu proje çerçevesinde, Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklere yönelik olarak “kimliksizleştirme” politikası uygulanmaya çalışıldığını belirtti.
Panelin son konuşmacısı olan Uzman Sema Sezer, Kıbrıs sorunun yeni bir sorun olmadığını, bunun 1791 yılında ortaya atılan Megali İdea projesine dayandığını ifade etti. Sezer, Kıbrıs sorunun bir işgal ve müdahale sorunu olduğunu, ancak işgalci ve müdahaleci tarafın Yunanistan olduğuna değindi. Sezer, Kıbrıs sorununu, adada taraflar arasında yürütülen Kıbrıs müzakereleri, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakereler ve Avrupa Mahkemelerinde Kıbrıs sorunu olmak üzere 3 başlık altında değerlendirerek, 2000’lerin başından itibaren adada yeni bir dönem başladığını, bu durumun Türkiye’deki gelişmelerle paralel olarak geliştiğini ifade etti. Bu süreç çerçevesinde, Kıbrıs’ta yönetim değişmesi ve Rauf Denktaş yerine Mehmet Ali Talat’ın gelmesiyle, ideolojik altyapıları çok farklı olsa da çözüm yanlısı olarak tabir edilen Talat veTürkiye’deki iktidar ile uzlaşma zemini oluştuğunu kaydetti. Ancak, Talat’ın uzlaşmacı tavrına rağmen önce Papadopulos sonra da Hristofyas ile yürütülen müzakereler de herhangi bir gelişme sağlanamadığını dile getiren Sezer’e göre, Türkiye, KKTC’yi uluslararası platformda tanıtamamış ve yeterince savunamamış, sadece KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılması noktasına odaklanmıştır. Buna karşın, KKTC’ye yönelik olarak uygulanan siyasi ve ekonomik izolasyonlar hala sürdürülmektedir.